Avrupa'da inovasyon finansmanını yeniden düşünmek ve gelecek için girişimleri güçlendirmek

Avrupa Birliği inovasyona 225 milyar avro kaynak ayırıyor ancak inovasyonun gerçek itici gücü olan startup'lar bu miktarın sadece %5'ini alıyor. AB Çerçeve Programları Tarafından Desteklenen Girişimler raporunda vurgulandığı üzere, bu dengesizlik, çeviklik ve yaratıcılığın yönlendirdiği küresel bir pazarda Avrupa'nın rekabetçi kalma yeteneği konusunda acil endişeler yaratıyor. Çok fazla fon, çoğunlukla bürokrasiye saplanmış ve sonuçlarını ticarileştirmek için gereken aciliyetten yoksun olan araştırma enstitüleri ve büyük şirketlerden oluşan konsorsiyumları destekliyor. Aksine, akademiye yönelik teşvikler makale yazmakta, patent almakta, hatta başkalarının yenilikleri ticarileştirmesini engellemekte yatıyor. Pek çok araştırma enstitüsü, somut sosyal veya ekonomik faydalar üretmeden hibe döngüsüyle büyümeye çalışırken, yeni kurulan şirketler ise karmaşık başvuru süreçleri, çok uluslu konsorsiyumların gereklilikleri ve bireysel başvuru sahiplerine yönelik kısıtlamalar gibi engellerle karşı karşıya kalıyor. Bu engeller, Avrupa'nın ekonomik büyümesini yönlendirmeye hazır olan yenilikçileri caydırıyor.
Girişim şirketleri yerine üniversitelere fon sağlanması, yeniliklerin pazara sunulmasının önünde ek engeller oluşturuyor. Hibe anlaşmaları üniversitelere fikri mülkiyet hakkı vererek araştırmacıların başarılı şirketler kurmasını zorlaştırıyor. Teknoloji transfer ofisleri, girişimcilerin çabalarını engelleyen yan şirketlerden büyük hisseler talep ederek bu durumu daha da karmaşık hale getiriyor. Ancak, doğrudan girişimlere sağlanan hibeler yeterli değil; bu hibeler Ar-Ge'yi finanse ederken, yeniliklerin pazara sunulmasında en önemli adım olan ticarileşmeyi dışarıda bırakıyor. Ölçeklenebilir kaynaklara sahip olmayan girişimler, yenilikçi fikirler geliştirdikten sonra geride kalıyor. Avrupa'nın yeterince gelişmemiş risk sermayesi ekosistemi bu sorunu daha da kötüleştiriyor; Avrupa'daki risk sermayesi fonları, ABD'dekilerden altı kat daha az fon topluyor. Bu eşitsizlik Avrupa'nın ekonomik büyümesine zarar veriyor; her ne kadar 2008'de GSYİH'si ABD ile aynı olsa da, Amerikan ekonomisi artık neredeyse iki katı büyüklüğünde.
Ancak hibe fonlarının iyileştirilmesine yönelik çalışmalar halihazırda devam ediyor ve Avrupa Yenilik Konseyi (EIC) yüksek etkili girişimleri desteklemek için güçlü bir araç olarak ortaya çıkıyor. Ayrıca Draghi raporu ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in son açıklamaları, AB'nin bütçe önceliklerinde bir değişime işaret ediyor ve yeni kurulan şirketlere ve EIC'ye daha fazla kaynak ayrılması bekleniyor. Bu gelişmeler, politika yapıcıların, yeni kurulan şirketlerin ekonomik büyümeyi ve teknolojik ilerlemeyi yönlendirmede oynadığı hayati rolü fark etmeye başladığını gösteriyor. Bu taahhütler somut eylemlere dönüşürse, Avrupa'da daha girişimci dostu bir finansman ortamına doğru önemli bir değişim görülebilir.
Avrupa, hibe fonlamasındaki yapısal yetersizliklerin giderilmesi ve risk sermayesine yapılan yatırımın artırılması yoluyla küresel inovasyon lideri olarak tüm potansiyelini ortaya çıkarabilir. Önümüzdeki AB bütçesinde girişimlere daha fazla önem verilmesi ve gelişen risk sermayesi ekosistemi ile kıta, ekonomik büyümesini hızlandırmak için iyi bir konumda bulunuyor. Bu eğilimler devam ederse, Avrupa inovasyon manzarasını dönüştürebilir, yenilikçi fikirlerin yalnızca geliştirilmesini değil aynı zamanda başarılı bir şekilde ticarileştirilmesini sağlayabilir ve böylece yeni dünya şampiyonları yaratabilir.
Dealflow.eu'da Kurucu ve CEO
sapo