Çay değil resmen dert hasadı

İkinci sürgün çay hasadının yapıldığı Doğu Karadeniz’de çay üreticileri ÇAYKUR tarafından mağdur ediliyor, özel sektör ise bu mağduriyeti fırsata çeviriyor.
Üretici başına ortalama 4 dekar civarında çaylık olan bölgede hava sıcaklarının artmasıyla çayın dalda bekleme süresi de kısalıyor. Ancak üretim kapasitesini artırmayan ÇAYKUR, üreticinin çayının tamamını almadığı gibi aldığı çayı da uzun bir periyoda yayıyor. ÇAYKUR’un dekar başına kontenjanı 20 kiloya kadar düşürmesi üreticileri özel sektörün insafına bıraktı. Özel şirketler ise üreticinin mağduriyetini fırsata çeviriyor.
ÇAYKUR’un kilogram başına 25,44 lira olarak açıklanan yaş çay alım fiyatı, özel sektörde 16 liraya kadar geriledi. Üstelik yaş çay bedelinin ödemesi uzun vadeye yayılarak 2026 yılına erteleniyor. ÇAYKUR’a çayını satamayan üretici düşük fiyata mahkûm ediliyor.
Hopa Ziraat Odası Başkanı Olcay Muti, ÇAYKUR’un alım politikalarının yetersiz olduğunu belirtti. Muti, “Günlük üretim kapasitesi yıllardır 8 bin ton. Çay tarım alanları artıyor. Kapasite bunu kaldıramıyor. Sonra kontenjan uygulamaları başlıyor. Böyle olunca özel sektör dediğimiz yedi başlı canavar, ağzını açıyor” diye konuştu.
Özel firmaların alım fiyatlarını 16 liraya kadar düşürdüğüne dikkat çeken Muti, “Üretici 16 liraya çay satılıyor ama bunun 9 lirası işçilik ücreti oluyor. Üreticiye 5 lira kalıyor. Çay üreticileri eksi ile başlıyor. Şu an çayın maliyeti 35 lira devletin açıkladığı 25 lira, özel sektör 16 liraya alıyor. Üretici her yıl büyük bir zararla çay satıyor. Böyle giderse üretimin ömrü de kalmıyor. Böyle giderse bağını bahçesini terk edecek. Geçimini sağlayacak bir durumunda altında tarım yapıyor” dedi.
Çay tarımının sorunlarının uzun vadede çözülesi gerektiğini kaydeden Muti, “ÇAYKUR’un üretim kapasitesini artırması lazım. Devletin belirlediği fiyatın altında çay alınması yasaklanmalı. Özel sektör şimdi alıyor 8 ay sonra ödeme yapacak. Çay Kanunu’na ihtiyacımız var. Taslak hazırlanıyor ama özel sektöre hazırlanıyor. Çay üreticilerinin olmadığı bir Çay Kanunu eksiktir. Özel sektörün olduğu yasa da yasa değildir” ifadelerini kullandı.
ÜRETİCİLERE ÇAĞRIÖte yandan CHP Rize İl Başkanı Saltuk Deniz, yaptığı açıklamada “Çay üreticilerimizin sorunları pazartesi gününe kadar çözülmezse yaygın etkinliklere başlayacağız” dedi. Saltuk, Çay Kanunu’nun eksikliğine değinerek başta ÇAYKUR önünde olmak üzere eylemlere başlayacaklarını açıkladı:
“Çayda sömürünün devam etmesinin temel nedeni, yaş çayda taban fiyatı zorunlu kılan bir Çay Kanunu’nun olmamasıdır. Çayla ilgili tüm kurumların, yapıların, derneklerin, odaların bu gerçeği korkmadan, çok açık yürekle seslendirmesi gerekmektedir.
Ödemelerin 2026’ya sarkabilmesinin nedeni, yaş çay alım bedellerinin ödemesi süresini belirleyen Çay Kanunu’nun olmamasıdır. Bizler çayda sömürüye son demek için pazartesi gününden itibaren il genelinde yaygın etkinliklere başlıyoruz. Sadece basın açıklamaları değil, yürüyüşlerle; sadece ÇAYKUR Genel Müdürlüğü önünde değil, Rize Ticaret Borsası önünde; Sadece ÇAYKUR fabrikaları önünde değil, özel sektör fabrikaları önünde de demokratik tepkimizi göstermek için açıklamalarda bulunacağız. Gelin, hep birlikte ‘çayda sömürüye son’ diyelim.”
***
TKK TEFECİ GİBİ ÇALIŞIYORKuraklığın vurduğu Yozgat’ta da buğday üreticileri de zor durumda. Yozgat Ziraat Odası Başkanı İsmail Açıkgöz, bu yıl çiftçinin çok büyük sıkıntı içerisinde olduğunu belirterek, kuraklık ve dolu afeti nedeniyle tüm tarımsal ürünlerde önceki yıllara göre yüzde 70 oranında kayıp olduğunu, devlet tarafından destek verilmemesi halinde çiftçinin yeni sezon için tarlasına tohum atmasının mümkün olmadığını söyledi. Açıkgöz, “Çiftçi tarlasını sürdü, kazayağını çekti, ekti, ilacını attı, gübresini attı. Bugün ise tarlaya gidiyor, bomboş. Daha önce 100 ton buğday satan kişi, 20- 25 ton buğdayla geldi” dedi. Yozgat’ın Boğazlıyan ilçesi çiftçilerinden Mustafa Akyürek, tarımsal girdi maliyetleri artarken ürettikleri ürünün yerinde saydığını belirterek, şöyle konuştu: “Köylüyüm, çiftçiyim, emekçiyim. Geçen sene 10 bin 300 liraya aldığımız gübre 30 bin lira olmuş. Mazot 38 liraydı, 55 lira olmuş. Evvelden petrolle ücretsiz mazot verirdi şimdi petrole varamıyoruz. Cebimizde sigaramız, harçlığımız yok, paramız yok. 10 liraya buğday satıp biz ne kazanacağız? Kendin üçe katıyorsun gübreni, mazotunu, tohumunu, ilacını, bize de fiyat verirken geçen sene 9 liraya buğday sattık, şimdi 12 liraya satacağız. Bize yaşama hakkı tanımıyorsunuz. Krediyle traktör aldık, malzeme aldık, şimdi borcu ödeyemiyorum. 10 liraya buğday satıp da tohum, gübre mi alacağım banka borcunu mu ödeyeceğim? Tarım Kredi Kooperatifi (TKK) tefeci gibi çalışıyor. Bankada limitin varsa orada da var. Bu nasıl iştir?”
***
İzmir’in Kınık ilçesinde de çiftçiler artan maliyetler ve ürün fiyatlarındaki düşüklük nedeniyle zor günler geçiriyor. ANKA’ya konuşan Çiftçi Sefa Köken, biriken banka borcu nedeniyle seneye ekim yapamayacağını söyledi. Hem verim düşüklüğü hem de düşük fiyatlar nedeniyle borçlarını kapatamadığını söyleyen Köken, devlet desteği beklediklerini belirtti: “Komple zarar ediyoruz biz. Ayakta kalmamız için bizim bu sene zaten son şansımız, ya kendimizi kurtaracağız, borçlarımızı ödeyeceğiz ya da yok olacağız. Bu sadece benim için, Kınık için değil Türkiye’deki bütün çiftçiler için böyle. Türkiye’nin ayakta kalması için insanların üretmesi lazım. Zor durumdayız, hiçbir kurum bizim yanımızda değil. Ziraat Odaları Başkanına sesleniyorum, senin temsil ettiğin kişiler bu haldeyken sen neden hiçbir şey yapmıyorsun? Sadece ekimle, bakımla değil iklim şartlarıyla da uğraşıyoruz biz. Kırağı düştü yeniden fide aldık, ektik. Güneşten yanıyor onunla uğraşıyoruz.”
BirGün