Rezan Epözdemir hakkında 12 yıla kadar hapis talep edildi

Avukat Rezan Epözdemir hakkında “rüşvete aracılık etme” suçundan 4 yıldan 12 yıla kadar hapis talebiyle iddianame hazırlandı.

DHA’nın haberine göre tutuklu avukat Rezan Epözdemir hakkında iddianame hazırlandı.
İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nca başlatılan soruşturma tamamlandı. 14 Ağustos’ta tutuklanan Epözdemir hakkında 4 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Hazırlanan iddianame İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi.
Rezan Epözdemir, “rüşvet”, “FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne yardım”, “siyasal ve askeri casusluk” suçlarından yürütülen iki ayrı soruşturma kapsamında 10 Ağustos’ta gözaltına alındı. Epözdemir 13 Ağustos’ta emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından adliyeye sevk edildi.
Rezan Epözdemir üzerine atılı rüşvete aracılık etmek suçundan tutuklanması, silahlı terör örgütüne yardım etme ve siyasal ve askeri casusluk suçlarından yurtdışına çıkma yasağı şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanması istemiyle Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğine sevk edildi.
Epözdemir, rüşvet suçundan tutuklandı. Mahkeme, savcılığın, terörle ilgili suçlamadan yurtdışı çıkış yasağı şeklindeki adli kontrol talebini ise reddetti.
Epözdemir savcılıkta verdiği ifadede bütün suçlamaları reddetti.
Rezan Epözdemir ifadesinde öncelikle soruşturmanın yetkisiz makam tarafından yürütüldüğünü öne sürdü. Ayrıca Epözdemir, 2802 sayılı kanunun 86. maddesi uyarınca dosyanın Hakimler Savcılar Kurulu’na gönderilmesi gerektiğini savundu, benzer bir dosyanın daha önce HSK’ya gönderildiğini belirtti.
Epözdemir, bu yönde Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kararlarını dosyaya sunduğunu ifade etti. Özel hayata ilişkin belgelerin imha edilmesini, kıymetli evrakların ise iade edilmesini talep etti.
Epözdemir, ihraç edilen savcı Cengiz Çallı ile 2007 yılında Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı’nda tanıştığını anlattı, o dönem İstanbul Barosu temsilcisi olduğunu söyledi. Çallı’nın 2020 yılından itibaren vekaletini aldığını belirten Epözdemir, “Cengiz Çallı ile tatile ya da mesai dışında yemeğe gittiğimi hatırlamıyorum” dedi. Epözdemir, tatil veya yemek gibi özel ilişkilerin dosya ilişkisi bulunmadıkça hukuken sorun teşkil etmediğini söyledi.
Epözdemir, Çallı’nın soruşturmalarına hiç vekalet sunmadığını iddia etti, 2021 Nisan’dan sonra işlerinin yoğunlaşması nedeniyle makam ziyaretlerini bıraktığını söyledi.
Epözdemir, rüşvet davası şüphelisi Atalay Demirbaş hakkında sorulan sorulara da yanıt verdi, Demirbaş’la ortak arkadaş vasıtasıyla tanıştığını söyledi. Epözdemir, “2018’de vekalet verdiğini ancak dolandırıcı olduğunu öğrenince istifa ettiğini” anlattı.
“Atalay Demirbaş adli sicil kaydına bakıldığında görüleceği üzere dolandırıcıdır” diyen Epözdemir, Demirbaş’ın 5 yıldır kendisinden para talep ettiğini iddia etti.
Epözdemir, Zihni Çakır ile geçmişte hukuki ihtilafları bulunduğunu, söz konusu şahsın lehine tanıklık yaptığı dosyalarda kendisine kumpas kurduğunu savundu.
Epözdemir, WhatsApp mesajlaşmalarına dayandırılan rüşvet iddialarını da çelişkili bulduğunu belirtti. 07 Temmuz 2021 tarihli mesajlaşmanın, iddia edilen para alışverişi tarihleriyle uyuşmadığını, şüpheli olarak gösterilen paranın kendisine değil Cengiz Çallı’ya ait olacağını söyledi. Ayrıca, ofisinde ele geçirilen 09 Temmuz 2021 tarihli bonoların da hukuka aykırı delil niteliğinde olduğunu, bu belgelerin alacak iddiasını tevsik eden evrak olduğunu belirtti.
Epözdemir ayrıca Sultangazi Halkbank şubesinde borç para verdiğine şube müdürü Hüseyin Mercan ve müşteri Veysi Karaman’ın şahit olduğunu söyledi, bu kişilerin dinlenmesini talep etti.
Epözdemir, soruşturma kapsamında kendisine uygulanan adli kontrol tedbirinin kaldırılmasını talep etti. Oğlunun Londra’daki dil eğitimi nedeniyle seyahat planlarının bulunduğunu belirten Epözdemir, uçak rezervasyonlarına dair belgeleri dosyaya sundu. Ayrıca, aleyhinde beyanda bulunan kişiler hakkında TCK’nın 267. maddesi uyarınca iftira suçundan soruşturma başlatılmasını talep etti.
Epözdemir’in avukatları Ahmet Gökçen, Murat Öksüz ve Tahsin Emircan Bilginer de müvekkillerinin beyanlarını tekrar ederek, herhangi bir adli kontrol tedbiri uygulanmadan serbest bırakılmasını talep etti.
Eski AKP Milletvekili Şamil Tayyar yaptığı paylaşımla Rezan Epözdemir’in sorgusunun büyük bir krize yol açabileceğini öne sürdü.
Tayyar, X hesabından paylaştığı mesajda, “Rezan Epözdemir sorgusu ciddi bir krize dönüşmek üzere. Şüpheli, ısrarla cep telefonunun şifresini vermek istemiyor. Şifre krizi aşılamadığı için sorgu süresi uzatıldı. Mehmet Uçum başta olmak üzere ‘hatırlı’ çok sayıda isim devrede, Başsavcı Akın Gürlek’i kuşatma altına aldılar” dedi.
“Şüphelinin cep telefonunun açılma ihtimali, Uçum başta olmak üzere kimleri neden rahatsız etti?” diye soran Tayyar, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da çağrı yaptı, “Başsavcıyı yalnız bırakmayın” dedi.
Şamil Tayyar’ın ardından benzer bir paylaşım yapan Metin Külünk de Akın Gürlek üzerinde baskı kurulduğunu belirterek, “Neden bu panik, Ankara’daki bazı çevrelerde neden bu telaş? İster iktidara yakın, hatta iktidarın merkezinde yer alan hatlarda olsun; isterse muhalefetin hatlarında…” diye sordu.
Külünk şöyle yazdı:
“Serbest bırakılması için bu baskınız niye? Ve dönüp, başsavcıya baskı yapmaya kalkıyorsunuz; oturduğunuz koltuklarda, tartışmalı gücünüz üzerinden…
Açıkça söylüyoruz: Sayın @tcbestepe @RTErdogan‘a en büyük zararı verenler sizlersiniz.
AK Parti hareketini sokaktan koparan ve ele geçirdiğiniz koltuklar üzerinden derebeyliğinizi ilan ederek kurduğunuz düzeneklerin bozulma tehlikesinden korktuğunuz için soruşturmayı engellemeye kalkıyorsunuz. Oturun oturduğunuz yerde!”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a açık çağrıda bulunan Külünk, “Sayın Akın Gürlek’i, yürütülen soruşturma üzerinden baskılamaya çalışanlar, sizi yalnızlaştırmaya çalışanların ta kendileridir” diye yazdı.
Eski AKP MKYK Üyesi Mücahit Birinci de “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığını baskı altına alamaz. Tüm olan biten gözümüzün önünde oluyor. Bu pervasızlığa müsaade etmek mümkün değil” diyerek, Tayyar ve Külünk’e benzer bir açıklama yaptı.
Birinci şöyle yazdı:
“Azınlık elitlerine arka çıkanlarla kavgayı aleni yapmaktan da çekinmeyeceğimizi açık bir şekilde ifade ediyorum.
1994 yılından beri merhum babamızla, ailemizle hareketin içerisinde olan bizler, toplumda “elit bir dokunulmaz azınlık” yaratmak için yola çıkmadık. Tam tersine bu “azınlık elitizmini” berhava etme hayali ile say ettik. Bu tiplere arka da çıkmadık. Bir kere daha meselelerin üzerine istikrar ve cesaretle giden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığımız başta olmak üzere, tüm savcılarımızı, başsavcılarımızı tebrik ediyorum.
Milletimizin duası onlara yeter. Devam…”
İddiaların merkezindeki Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, avukatı Zeynep Yıldırım aracılığıyla iddialara cevap verdi. Bu açıklama da, iktidara yakın gazeteci Fuat Uğur tarafından duyuruldu.
İddiaların asılsız olduğu belirtilen açıklamada, “Müvekkilin kişilik haklarını hedef alan, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs niteliğindeki paylaşımların tamamı asılsızdır. Müvekkilin herhangi bir soruşturma sürecine hiçbir müdahalesi söz konusu değildir” denildi.
Tayyar, Uçum’un avukatının açıklamasına karşılık verdi ve “Niyetim, kimseyle polemiğe girmek değil. Gerekirse bundan çekinmeyeceğimi tanıyan bilir. Mesajım açıktı, olup bitenleri Cumhurbaşkanımız’ın bilmesini istedim” dedi.
“Mesajım adresine ulaştı” diyen Tayyar’ın açıklaması şöyle:
“Mesajım adresine ulaştı, Cumhurbaşkanımızın ferasetinden asla endişe duymadım. Bu arada dava açan olursa yargıda hesaplaşırız. Son cümlem, ne zaman bu konuda bir tartışma olsa araya giren şaklabana: ‘Hiç mi şerefin yok? Üç kuruşa oraya buraya havlamaya değer mi?’ Benim için mevzu kapanmıştır.”
Medyascope